Kur'ancılık, Kur'aniyyun,[1]Kur'anizm[2] ya da diğer bilinen adıyla Kur'an Müslümanlığı, Kur'an'ı İslam dininin tek ve ana kaynağı olarak kabul eden, hadisleri ve mezhep ayrılığını reddeden düşünce sistemidir.
Kur'ancıların çoğu, Kur'an metinleri dışında kalan tüm dini kaynakları tamamen İslam dışı olarak görür.[3] Kur'ancılar genel manada Kur'an'ın herhangi bir açıklamaya ihtiyaç olmaksızın anlaşılabileceğini, bunun yanında hadislerin korunmadığını veya Muhammed'in ölümünden yüzyıllar sonra yazıldığını, korunan kitabın ve sözün yalnızca Kur'an olduğunu, sağlam kabul edilen hadislerin dahi şüphe taşıdığını ve bu hadislerin bilim ve Kur'an ile ters düştüğünü, dolayısıyla da şüphe taşıyan hiçbir metnin dinî kaynak olamayacağını söylerler.[4] Kur'ancılık ekolü, bu düşünceleriyle İslam'ın iki ana mezhebi olan Sünnilik ve Şiilik'ten ayrılır.[5][6]Ilımlı Kur'anizm olarak adlandırılan daha azınlık bir görüşte ise hadis, icma ve kıyas gibi diğer kaynaklar Kur'an ile kıyas edilir ve Kur'an ile ters düşmeyenler dini kaynak olarak kabul edilir; bununla beraber bilim ve etikle de kıyas edilir.[7]
Kur'ancılık, geleneksel din adamlarının dini bozduğu, İslamî geleneğin kesinlikle Kur'an'a dayanması gerektiği inancına sahiptir; böylece hadis literatürünün tamamının veya çoğunun dini otoritesine karşı çıkar.[8][9] Ayrıca Kur'ancılar, hadislerin çoğunluğunun uydurma olduğunu ve Kur'an'ın kendisinin hadisleri hem teknik hem de genel anlamda eleştirdiğini söylerler ve bazı ayetleri de buna delil gösterirler.[10][11]
İslam dünyasında Kur'ancılar, muhalefetle zaman zaman karşı karşıya kaldılar ve kendilerine karşı verilen fetvalarda "mürtedler" (Dinden çıkmış) olarak etiketlendiler. Ayrıca bazı Sünni çoğunluklu ülkelerde Kur'ancı olmanın cezası idam veya işkencedir.[12] Hayatlarından endişe duyan bazı Kur'ancı yazarlar da, isimsiz veya takma adla eserlerini yazarlar.[13]
Eleştiriler
Hadislerin Dinde Kaynak Olmasının Kur'an'da Belirtilmiş Olması ve Hadis Usulü
Ant olsun ki, sizden Allah'a ve Ahiret Günü'ne kavuşmayı uman ve Allah'ı çokça zikredenler için, Allah'ın Resul'ünde iyi bir örnek vardır. (Ahzap,21)
Hayır, rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa,65)
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir. (Nisa,59)
Aralarındaki anlaşmazlıkları çözüme bağlasın diye Allah’a ve resulüne çağrıldıklarında müminlerin sözü, “Dinledik ve boyun eğdik” demekten ibarettir. İşte kurtuluşa erenler de bunlardır! (Nur, 51)
Nitekim aranızdan size bir peygamber gönderdik: O size âyetlerimizi okuyor, sizi arıtıp temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor; yine size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor. (Bakara, 151)
Buradaki hikmet Allah Resulü vasıtasıyla Kitap'ta hakkında nas buyurmadığı hususlarda Allah'ın muradını açıklayan Sünnet'tir.[15]
Ehli Sünnet alimler bu gibi ayetlere dayanarak hadislerin bağlayıcılığını anladıktan sonra hadislerin güvenli bir şekilde kayda geçirilmesi için hadis metodolojisini oluşturmuşlardır. Hadis senedleri üzerinden Cerh ve Ta'dil[16] metodu yoluyla -alt ıstılahlar olmakla birlikte- dinde kaynak olarak kullanılabilecek güvenilirlikte olduğu tespit edilen hadislere Sahih Hadis, güvenilirliği o dereceye ulaşamamış hadislere ise Zayıf Hadis denilmiştir. Uydurma olduğu tespit edilen hadislere ise Mevzu Hadis tabiri kullanılır.[17] Bir hadisin sahih kabul edilmesinde aranan belli başlı esaslar vardır:
Hadisin ravileri (rivayet zincirindeki kişiler) adil (güvenilir) olmalı.
Hadisin ravileri zabt (hafıza gücü) sahibi olmalı.
Senedde (rivayet zincirinde) kopukluk olmamalı.
Hadis Şaz (ravinin, kendinden daha güvenilir bir raviye muhalefeti) olmamalı.
İlk iki ilke ravilerle, üçüncüsü senedle, dört ve beşincisi, hem sened hem de metinle alakalıdır. İllet konusu hadis metodolojisinin en önemli konularından biridir ve metin tenkidi ile alakalıdır. İlletli Hadis görünüş olarak sahih olabilir, yani ravisi güvenilir ve hafızası güçlüdür ama yine de hata yapmıştır. Bu tür hataların olduğu hadis sahih hükmünü yitirir ve zayıf hadislerin kolu olan muallel hadis konumuna gelir. İllet genel olarak ravinin muhalefet ve teferrütüne bağlı olarak tespit edilir.
Ravi eğer;
Kur'an'a
Sahih Sünnet'e (Burada sünnet tekil hadisler için değil genel olarak kullanılmıştır.)
Peygamber'in hadislerin yazımını yasakladığı ve izin verdiği farklı sahih rivayetler bulunmaktadır. Alimler bu rivayetleri inceledikten sonra Peygamber'in, hadislerin Kur'an ayetleri ile karışmasından korktuğu için başta yasakladığını, nübüvvetin sonraki dönemlerinde ise yazıma izin vermiş[21][22], rivayet etme hususunda ise belli kurallar koymuş olduğu sonucuna varmışlardır.[23]
Nakledilen haberlerin araştırılarak kabul edilmesi
Peygamber'den yapılan nakillerde titiz davranılması
Rivayetlerin Kur'an ile karışmaması konusunda ihtiyatlı olmak
Sahabeler bu kaidelere uyarak hadisleri rivayet etmişlerdir.[24]
Farklı kitaplarda farklı tariklerle geçmekle birlikte yazımı yasaklayan tek "sahih" rivayet şudur:[25]
“Benden yazmayınız. Kim benden Kur‟ân‟dan başka bir şey yazdıysa onu [derhal] imha etsin. Benden hadis nakledebilirsiniz. Bunda herhangi bir sakınca yoktur. Ama her kim benim üzerimden kasten yalan söylerse cehennemdeki yerini hazırlasın. (Müslim) [26]
Hatib El-Bağdadi yazma yasağının sebebi ile ilgili şu açıklamayı yapmaktadır:
"İslam'ın ilk devirlerinde hadislerin yazılması yasaktı; zira Kur'an ile diğer metinleri ayırt edebilecek seviyede olanların sayısı azdı. Arapların çoğu dini ileri seviyede anlayabilecek durumda değillerdi ve bu kimselerle uzun süre birlikte bulunmamışlardı. Bu durumda böylesi hadislerin sahifelerde yazılı olarak Kur'an ile karıştırıp Allah'ın kelamı zannetmelerinden emin olunamazdı.[21][27]
Yazıma izin veren bazı güvenilir hadisler ise şunlardır:
“Resulullah’dan duyduğum her şeyi ezberlemek maksadıyla yazıyordum. Kureyş beni bundan nehyetti ve ‘Resulullah kızgınlık ve sükûnet hallerinde konuşan bir insan iken, sen ondan duyduğun her şeyi nasıl yazarsın?’ dediler. Bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim. Sonra durumu Resulullah’a arzettim. Eliyle ağzına işaret ederek; ‘Yaz, canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz.’ buyurdu.” (Ebu Davud)[21][28]
“Resulullah’ın ashabı içinde Abdullah bin Amr hariç, benden daha fazla hadis rivayet eden kimse yoktur, Abdullah yazar, ben yazmazdım.”(Buharî)[29]
“Ensar'dan bir adam vardı, Resûlullah ile birlikte oturur, Peygamber'in hadislerini dinler, onlara hayran kalır, fakat onları hatırlayamazdı. Bunun üzerine Allah Resûlü'ne şikâyette bulunarak şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Resûlü! Ben senin hadislerini dinleyerek hayran kalıyorum ama onları hatırlayamıyorum' Bunun üzerine Resûlullah : Kendine sağ elin vasıtasıyla yardım et' dedi ve eliyle yazıyormuş gibi yaptı.” (Tirmizi) [30]
Bu hadislerin dışında hadis rivayetine dikkat çeken hadisler de bulunmaktadır:
“Allah, bizden bir söz işitip onu muhafaza edenin ve sonra da bir başkasına onu ulaştıranın yüzünü ak etsin.” (Tirmizi)[34]
“Benden bir söz işitip, onu tebliğ etmek için (başkalarına ulaştırmak için) ezberleyen kişinin Allah yüzünü ak etsin. Zira kendisine ulaştırılan öyleleri vardır ki bizzat işitenden daha iyi anlarlar.” (Ahmed b. Hanbel)[35]
Bu gibi hadislere dayanarak sahabelerden bazıları hadisleri yazmış,[36] bazıları ise rivayet etmiştir. En çok hadis rivayet eden sahabeler şunlardır:
Muhammed Mustafa Azami'ye göre 52 sahabe hadis yazmıştır.[22] Bu sahifelerden günümüze ulaşanı ise Ebû Hüreyre’nin, talebesi Hemmâm b. Münebbih’e yazdırdığı es-Sahifet'us Sahiha'dır.[22] Kitapta Allah’ın sıfatları, sünnetin önemi, namaz, oruç, cihad, tövbe, ahlâk, geçmiş ümmetler, peygamberler, cennet, cehennem gibi konularda 139 hadis bulunmaktadır.[39]
Metodolojik Eleştiri
Kur'ancılar'ın Kur'an ayetlerinin yorumunda Sünniler'in Tefsir Usulü[40] gibi bir yorum metodları olmadığından dolayı ayetleri yorumlarken çok büyük görüş farklılıkları olabilmektedir. Bazı Sünni ilahiyatçılar "Kur'an'ın Ruhu" başlığı altında bu tarz yorumların yapılabilmesinin Kur'ancılık açısından kaygan bir zemin olduğunu ve Kur'ancıların Kur'an ayetlerini heva ve heveslerine uydurarak yorumlayarak Allah'ın muradını hiçe sayıp modernizme hizmet ettiklerini ifade etmişlerdir.[41][42]
Kur'an Müslümanı ilahiyatçıların bazı ihtilafları şu şekildedir:
Bazı kurancılar namaz diye bir şeyin var olmadığını, Kur'an'daki secde, rüku gibi terimlerin anlamlarının günümüzde uygulanan ibadetten farklı olduğunu ifade etmişlerdir.[43] Ehli Sünnet tüm mezhepler Namaz'ın var olup farz olduğunda ve 5 vakit olduğunda fikir birliği (icma) içerisindedir.[44]
Ehli sünnet, Kur'an'ın tamamının mütevatir olarak ulaştığında icma içerisindedir.
Hırsızın Eli Kesilir mi: (Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir. Maide, 38)[45]
Ehli sünnet, had cezasını gerektiren şartlar sağlandığı takdirde hırsızın elinin kesilmesinde icma halindedir.[50] Bu konuda mütevatir derecesinde hadisler vardır.
El kesme cezası hakkındaki bir hadisin sened zinciri:
Terminoloji
Çoğu Kur'ancılar, kendilerini sade bir şekilde "Müslüman" olarak tanımlarken,[51] kullanılan diğer adlar arasında "Kur'an Müslümanları" veya "Tanrı'ya Teslim Olanlar" da yer almaktadır.[52][53] Diğer İslam mezhepleri, onlardan "Kurancılar" (Arapça: قرآنيّون, Qurʾāniyyūn)[54][55] ve bazen de "reformcular" veya "ilerici Müslümanlar" olarak bahsederler; ancak Kur'ancılar bu isimleri çoğunlukla kabul etmezler.[56]
Öğretisi ve dayanakları
Kur'ancılar, Kur'an'ın dini kanun ve İslami rehberlik için tek kaynak olduğunu savunur, bununla birlikte hadis ve sünnet gibi dış kaynakları kabul etmezler. Bunu söylerken de Kur'an'dan bazı ayetleri kaynak olarak gösterip Kur'an'ın yeterli ve tam olduğunu ve hadis ile sünnet gibi dış kaynaklar olmadan dahi tamamen anlaşılabildiğini savunurlar.[57] Yani Kur'an'ı anlamak için yine Kur'an'ı kullanırlar.[58]
Yerde yürüyen ne kadar hayvan, kanatlarıyla uçan ne kadar kuş varsa, bütün bunlar sizin gibi birer topluluktur. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Onlar sonunda Rabbleri önünde toplanırlar. En’âm Suresi 38. Ayet
Bu Kur'an'ı yorumlama yöntemi, Sünni ve Şii Müslümanlar tarafından kabul edilen metotlardan farklıdır. Sünniler, Kur'an'ın yeterince detaylı olduğuna inanmaz. Sünnilere göre, "Kur'an'ın sünnete, sünnetin Kur'an'a olduğundan daha fazla ihtiyacı vardır".[59]
Kur'ancıların hadis ve sünneti reddetme derecesi değişebilir.[60] Örneğin bazı Kur'ancılar, hadisleri kabul etmeden önce süzgeçten geçirirken, bazıları tamamen reddeder ve bunun için çeşitli sebepler sunar. Kur'ancılara göre hadisler, Kur'an'da İslamî bir yasa olarak yoktur; Peygamber'den çok sonra yazılmıştır[61] ve iç çelişkiler ve hatalar içerir.[57][60]
Tarihçe
İslam'ın ilk yılları
Kur'ancılar inançlarını, hadis yazmayı yasaklayan Muhammed Peygamber'in zamanına dayandırırlar.[62][63] Muhammed'in sahabelerinden biri ve ikinci İslam halifesi olan Ömer bin Hattab da hadis yazmayı yasaklamış ve halife olarak yönetimi sırasında mevcut koleksiyonları yok etmiştir.[63] Ömer, Kufe bölgesine bir vali atarken, ona şöyle demişti:
Kur'an'ın uğultusunun arıların uğultusu gibi olduğu bir kasabanın halkına gideceksiniz. Bu nedenle hadislerle dikkatlerini dağıtmayın, onlarla meşgul olmayın. Kur'an'ı yalın bırakın ve rivayeti Allah'ın elçisinden (Allah'ın rahmeti ve bereketi onun üzerine olsun) ayırın![63]
Bununla birlikte, Kufelilerin dinî hayatında Ömer'in tanımladığı Kur'an'ın merkezi konumu hızla değişiyordu. Birkaç on yıl sonra, Emevî halifesi Abdülmelik'e Kufeliler ile ilgili bir mektup gönderildi:
Rablerinin hükmünü terk ettiler ve dinleri için hadisler aldılar. Kur'an'dan başka bilgiler edindiklerini iddia ediyorlar. Allah'tan olmayan, insanların eliyle yazılmış olan bir kitaba inanıyorlardı; sonra onu Resulullah'a atfettiler.[64]
Dırâr bin Amr gibi hadisi reddeden önemli İslam âlimleri vardı.[65]Kitâbü Tenâḳużi’l-ḥadîs̱[65], yani Hadis Çelişkileri isimli bir kitap yazdı. Bununla birlikte, hadis anlayışı önceki yüzyıllara göre o kadar değişmişti ki, Dırâr'ın hadis taraftarları tarafından dövüldüğü ve ölümüne kadar saklanmak zorunda kaldığı söylendi.[66]
Abbasiler döneminde şair, ilahiyatçı, filozof ve hukukçu İbrahim Nazzam, sözlü hadislerin otoritesini reddeden Nazzamiyye adlı bir mezhep kurdu.[67] Ünlü öğrencisi Cahiz, hadisleri takip edenleri eleştirdi.[68]Nazzam'ın çağdaşı ve Şafiilik mezhebinin kurucusu El-Şafii, Cima'ü'l-İlim adlı kitabında hadisleri reddedenlerin iddialarını çürütmeye ve hadislerin otoritesini kurmaya çalıştı.[62]Fars bilgin İbn Kuteybe ise, Te'vilu muhtelifi'l-hadis adlı kitabında Nazzam'ın hadislere karşı argümanlarını çürütmeye çalıştı.[69]
19. yüzyıl
19. yüzyılda, Güney Asya'da Ehl-i Kur'an hareketi, kısmen hadise çok fazla önem verdiğini düşündükleri Ehl-i Hadis hareketine tepki olarak oluşmuştur.[70]Güney Asya'daki pek çok Ehl-i Kur'an taraftarı, eskiden Ehl-i Hadis'e bağlıydı; ancak kendilerini bazı hadisleri kabul etmekte yetersiz buldular.[70] Abdullah Chakralawi, Khwaja Ahmad Din Amritsari, Chiragh Ali ve Aslam Jairajpuri, o dönemde Hindistan'da Kur'ancı inançlarını ilan eden insanlar arasındaydı.[70]
20. yüzyıl
20. yüzyılın başlarında Mısır'da, Muhammed Tawfiq Sidqi gibi Kur'ancıların fikirleri, Muhammed Abduh'un reformist fikirlerinden, özellikle taklidin reddi ve Kur'an'a vurgu yapmasından ortaya çıktı.[70][71]Mısırlı doktor ve yazar Muhammed Tawfiq Sidqi, "sayısız saçma veya yozlaşmış geleneğin sızmasına izin verecek zaman geçene kadar hadislerin hiçbirinin kaydedilmediğini" belirtti.[72] Muhammed Tawfiq Sidqi, Mısır dergisi Al-Manar'da yer alan İslam Tek Başına Kur'an'dır başlıklı bir makale yazdı. Bu makalede, Kur'an'ın bir rehber olarak yeterli olduğunu savunan, "İnsan için zorunlu olan, Allah'ın Kitabı'nın ötesine geçmez." şeklinde görüşleri vardı. Tawfiq Sidqi, "Din için Kur'an'dan başka bir şey gerekli olsaydı, Peygamber onun tescilini yazılı olarak emrederdi ve Allah onun korunmasını garanti ederdi." demiştir.[73]
Sidqi'nin Mısır'daki bazı meslektaşlarının yanı sıra, Muhammed Abu Zayd ve Ahmed Subhy Mansour da İran'da Kur'ancı inançları benimseyen bazı reformist alimlerdirler ve geleneksel yüksek öğrenim kurumlarından gelmiştirler. Şeyh Hadi Najmabadi, Mirza Rida Quli Shari'at-Sanglaji, Mohammad Sadeqi Tehrani ve Ayatollah Borqei, Necef ve Kum'daki geleneksel Şii üniversitelerinde eğitim gördü. Ancak bu üniversitelerde öğretilen İmamzade'ye saygı ve Raj'a'ya inanç gibi bazı inanç ve uygulamalar mantıksız ve batıl inançlardı ve Kur'an'da bir temeli yoktu.[74] Kur'an'ı hadis merceğinden yorumlamaktansa, Kur'an'ı Kur'an ile yorumladılar. Bu reformist inançlar, Sanglaji ve diğer reformistler tarafından Kashf al-Asrar adlı kitapta yapılan eleştirileri çürütmeye çalışan Ruhullah Humeyni gibi geleneksel Şii alimler tarafından eleştirilere neden oldu.[74][75][76]
Kur'an merkezli inançlar, İran İslam Devrimi'nden kısa bir süre sonra Sağlık ve Refah Bakan Yardımcısı ve Eğitim Bakanı Vekili olan İranlı-AmerikalıAli Behzadnia gibi sıradan Müslümanlar arasında da yayıldı. İran'daki hükûmeti demokratik olmadığı ve "Kur'an'ın İslam'ı"na tamamen yabancı olduğu için eleştirdi.[77]
Günümüz
21. yüzyılda Kur'ancılık inancı çeşitli ülkelerde yayıldı. Ancak taraftarları, Sünni hukukunun bazı yönlerini içeren ülkelerde muhalefetle karşı karşıya kaldılar. Örneğin, Suudi bir bilgin olan Hasan Farhan al-Maliki, siyasi reformu teşvik ettiği ve Kur'an'a dönüşü desteklediği için defalarca tutuklandı.[78]Suudi Arabistan, araştırmacıyı yargılamaya, özellikle "terörizm ve ulusal güvenlik" davalarını ele almak üzere Ocak 2009'da kurulan Riyad'daki İhtisas Ceza Mahkemesi'nde başladı.[79] 2019 yılında, Suudi kralıyla doğrudan bağlantılı olan savcılık, neredeyse tamamen Maliki'nin dini görüşleriyle ilgili suçlamalar yöneltti ve mahkemeden kendisini İslam'ın "aşırılıkçı yorumlarına" dayanarak cezalandırmasını talep etti.[79]Abdul Rahman el-Ahdal gibi diğer Suudi aydınları, hadislerin terk edilmesini ve Kur'an'a geri dönülmesini savunmaya devam ediyor.[80]
Mısır ve Sudan'da da Kur'ancılar, inançlarından dolayı tutuklandı.[81][82]
Rusya'da Kur'ancılık inancının yayılması, özellikle Sünni düzeninin öfkesini kışkırttı. Rusya Müftüler Konseyi, Kur'ancılık'a ve liderlerinin Rusya'da olduğunu söyleyen fetvanın aleyhine bir fetva yayınladı.[84] Ancak fetvada adı geçen sözde Kur'ancı liderlerden biri olan Rus filozof Taufik Ibragim, Rusya'daki iki grup arasında bir miktar örtüşme olsa da, inançlarının daha çok Cedidcilik geleneğine uygun olduğuna işaret etti.[85]
Güney Afrika'da Oxford eğitimli İslam alimi Taj Hargey, Açık Cami'yi kurdu. Adından da anlaşılacağı gibi Hargey, caminin, kadınlar gibi Sünni ve Şii camiler tarafından geleneksel olarak dışlanan demografiye daha açık olmasını amaçladı. Hargey, caminin ilkelerini "Kur'an merkezli, cinsiyet eşitliği, mezhepsel olmayan, kültürler arası ve bağımsız" olarak tanımlamıştır.[87]
Önemli kuruluşlar
Ehl-i Kuran
Ehl-i Kuran, Kur'an'ı en mükemmel hadis anlamına gelen "ahsen hadis" olarak nitelendiren ve dolayısıyla ilaveye gerek olmadığını iddia eden Abdullah Çekralevi'nin oluşturduğu bir organizasyondur.[88] Onun hareketi tamamen Kur'an'ın sure ve ayetlerine dayanmaktadır. Çekralevi'nin görüşü, Kur'an'ın kendisinin geleneğin en mükemmel kaynağı olduğu ve sadece takip edilebileceğiydi. Çekralevi'ye göre, Muhammed yalnızca vahiy alabilirdi ve bu Kur'an'dı. Kur'an'ın, Muhammed'in öğretilerinin tek kaynağı olan ilahi bilgeliğin tek kaydı olduğunu ve daha sonra gelen tüm hadis külliyatının yerini aldığını ileri sürer.[88]
"İlk gerçek Kur'ancı, Kur'an'dan başka hiçbir şeye uymayan Hz. Muhammed'dir. Kur'ancılar bu konuda yeni bir yön değildir." — Aslbek Musin
Kala Kato
Kala Kato, taraftarları çoğunlukla Nijerya'nın kuzeyinde ikamet eden[91] ve bazı taraftarları Nijer'de ikamet eden[92] Kur'ancı bir harekettir. Kala Kato, ölümünden sonra Muhammed'e atfedilen sözler veya hadislere atıfta bulunarak Hausa dilinde "adam diyor" anlamına gelir. Kala Kato taraftarları otorite olarak sadece Kur'an'ı kabul ediyor ve Kala Allah yani "Allah diyor" dışında hiçbir şeye inanmıyorlar.[93]
Malezyalı Kuran Derneği
Malezyalı Kuran Derneği, Kasım Ahmet tarafından kuruldu. Hareket, saçın avret statüsünün reddedilmesi; bu nedenle Kur'ancılara göre Kur'an'da olmayan başörtüsüne uyulması konusunda bir rahatlama sergilemektedir.[94]
Kuran Sünnet Cemiyeti
Kuran Sünnet DerneğiHindistan'da bir Kur'ancı harekettir. Hareket, Hindistan'da karma cemaate namaz kıldıran ilk kadının arkasındaydı.[95] Kerala'da bir ofis ve karargah tutarlar[96] Kerala'da büyük bir Kur'ancı topluluğu var.[97] Liderlerinden biri olan Jamida Beevi, Hindistan'ın çoğunlukla Sünni esinli Müslüman Kişisel Hukuk (Şeriat) Uygulama Yasası, 1937'ye dayanan üçlü talak yasasına karşı da konuştu.[98]Hindistan'daki Kuran Sünnet Cemiyeti'nin en belirgin selefi, 19. yüzyılda Ahmet Han'ın ortaya koyduğu görüşlerdendi.[99]
Tolu-e-İslam
Hareket Ghulam Ahmet Pervez tarafından başlatıldı.[100][101][102][103]Ghulam Ahmet Pervez tüm hadisleri reddetmedi; ancak o, sadece "Kur'an'a uygun olan veya Peygamber'in ve ashabının ahlâkını lekelemeyen" hadisleri kabul etmiştir.[104] Örgüt, Pervez'in öğretilerinin kitaplarını, broşürlerini ve kayıtlarını yayınlar ve dağıtır.[104] Tolu-e-İslam herhangi bir siyasi partiye veya herhangi bir dini grup veya mezhebe ait değildir.
Birleşik Göndericiler Uluslararası
Amerika Birleşik Devletleri'nde, 20. yüzyılın sonunda, Kuran'da varsayımsal bir matematiksel kod olan Kuran kodunun (Kod 19) kaşifi olarak bilinen Mısırlı Kurancı biyokimyacı Rashad Khalifa, teolojik bir doktrin geliştirdi. Diğer birçok ülkede Kurancıları etkiledi. Bilgisayarların yardımıyla Kuran'ın sayısal bir analizini yaptı ve bu da ona göre Kuran'ın ilahi kaynaklı olduğunu açıkça kanıtladı.[105] Kuran'ın 74. sûresinde "en büyük mucizelerden biri" olarak anılan 19 sayısı, temel rolü oynamıştır.[106] R.Halife'ye göre Kur'an'ın yapısında her yerde bulunabilen ve bir Kur'ancının böylesine büyük bir mucizeyi keşfetmesi, Kur'ancı yaklaşımı ispatlamıştır.[107] Bazıları bu inançlara karşı çıktı ve 1990'da Khalifa, Sünni Cemaat ül-Fuqra grubuyla bağlantılı biri tarafından öldürüldü.[108]
Khalifa tarafından kurulan "United Submitters International" (USI) organizasyonunun merkezi Tucson'dadır ve 1985'ten beri "Submitter's Perspective" başlıklı aylık bir bülten yayınlamaktadır.[109] Hareket, "Kur'an, Kuran'ın tamamı ve Kuran'dan başka bir şey değil" ifadesini popüler hale getirdi.[57]
Kürt asıllı Türk aktivist Edip Yüksel, başlangıçta Türkiye'de Kuran-İslam devrimi için kampanya yürüttü, bu yüzden hapsedildi.[110] Daha sonra Halife ile tanışmış ve "19 mucize"ye şahit olduktan sonra teşkilata katılmıştır.[111] 1989 yılında bu nedenle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve Tucson'daki genel merkeze katıldı.[112] Yüksel ve diğer iki yazar kendi Kuran çevirilerini oluşturdular.[113] Ancak bazı noktalarda onun görüşleri Halife'nin görüşlerinden farklıdır.[114]
Malezya'da Teslim olan Kassim Ahmed, Müslümanların geri kalmışlığından sorumlu oldukları için hadis ve tüm İslam geleneğinin bilimsel bir değerlendirmesini talep ettiği bir kitap yazdı.[115] O, Kur'an'ı Muhammed'in tek sünneti olarak görmüş ve klasik Sünni sünnet görüşünü eleştirmiştir.[116] Kitabı Malezya'da yasaklandı ve Ahmed kafir ilan edildi.[110]
Kur'ancılık düşüncesi; Kur'an Müslümanlığı, tek kaynak Kur'an, Sadece Kur'an gibi söylem ve fikirlerle yakın dönemde Türkiye'de de kendisine yer bulmuştur. Kur'an İslam'ı söyleminin Yaşar Nuri Öztürk tarafından (öncesinde Hüseyin Atay) popülerleştiğini görüyoruz. Türkiye'de Kur'an İslamcılığının etkilendiği iki unsur olarak Oryantalistler ve İslami hareketlerin yaklaşımları üzerinde duruluyor. Kur'an İslamı anlayışının gelişmesi ve yayılması konusunda oryantalistlerin eserleri çok fazla etkili olmuştur. Doksanlı yılların başında, Yaşar Nuri Öztürk'ün "Kur'ana Dönüş" çağrısı ile yaptığı konuşmalar ve yayınladığı kitaplar, toplumda merak uyandırdı.[118] İlerleyen yıllarda toplum Edip Yüksel ismini öğrendi.[119] Edip Yüksel'in hadislerle ilgili konuşmaları, Türkiye'deki Ehli Sünnet çevrelerce büyük tepkiyle karşılaşsa da, birçok kesimde büyük bir ilgi de görmüştür.[120] Zaman içerisinde, hadislerin uydurma olduğu, kaynak alınamayacağı, İslam dininin tek kaynağının Kuran olduğunu savunan isimler ortaya çıkmıştır. Türkiye'de yaklaşık son 50 yıldır toplumu Kur'an gerçeklerine uyandırmaya çabalayan ilahiyat eğitimli ve kendi gayreti ile kendini yetiştirmiş ilahiyat eğitimsiz yüksek öğretimli Kurancı veya Kuran ağırlıklı görüşler sunan şu kişiler dikkati çekmiş ve çekmektedirler. Prof. Dr. Hüseyin Atay, Prof. Dr. Süleyman Ateş, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı Prof. Dr. Muhammed Nur Doğan, Prof. Dr. Gazi Özdemir, Prof. Dr. Mehmet Okuyan, Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Prof. Dr. İsrafil Balcı, Prof. Dr. Hasan Onat, Prof. Dr. Caner Taslaman, Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, Doç. Dr. Emre Dorman, Fatih Ergenekon, Hakkı Yılmaz, Görkem Yüzgeç, Mustafa Sağ, Sedat Şenermen, İhsan Eliaçık , Mustafa Çavdar, Güner Akça.[121]
Kur'an İslamı savunusu yapanların ekserisinin İslamcı görüşlerden de uzaklaştığı, gelenek, tasavvuf, Risale-i Nur gibi hususlarda eleştirilerde bulundukları, ilk göze çarpan durumdur. Türkiye'de bu görüşü savunan kişiler, Atatürkçülük, laiklik, demokrasi gibi konularda genellikle destekleyici ve olumlu görüş sunmaktadırlar.
Kur'an İslamı savunucularının temel görüşlerini şu şekilde sıralanabilir:[122]
Kur'an, dinde tek otorite ve tek kaynaktır.
Kur'an'da nesh yoktur. Kur'an'ın bütün ayetleri muhkemdir.
Kur'an anlaşılırdır. Kur'an'ı, okuyan herkes anlayabilir.
Kur'an devrimcidir. (Yenilikçidir) Kavramlara yeni anlamlar yüklemiştir.
Kur'an anlaşılarak okunmalıdır.
Sıradan insanlar, Kur'an'ı doğrudan anlayabilir ve yorumlayabilir.
Mealle buluşma gereklidir.
Kur'an'ın öğretmeni Allah'tır.
Yasal durum
Günümüzde çeşitli Kur'ancı yazarlar, yaptırımlardan kaçınmak için eserlerini gerçek adları yerine anonim bir biçimde takma isimler altında yayımlamaktadır.[81] Kur'ancı düşüncelere sahip akademisyen ve diğer kişilere bazı devletler tarafından cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Mısırlı Kur'ancı yazar Ahmed Subhi Mansur, Kur'ancı kişilerin "İslam'ı aşağıladıkları" gerekçesi ile tutuklandıklarını, cezalandırıldıklarını ve sürgüne yollandıklarını belirterek Mısır'da yer alan El-Ezher Üniversitesi'nden Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmek zorunda kaldığını yazmıştır.[81]
2015'te Sudan'da yaşları 15 ile 51 arasında değişen 25 erkek, Sünnet'i kabul etmedikleri ve sadece Kur'an'ı otorite kabul ettikleri nedeniyle tutuklanarak ölüm istemiyle yargılanmıştır. Sudan'da Kur'ancı düşünceler dinden çıkma olarak değerlendirilmektedir.[82]
^MansourBook 21, Dr Ahmed Subhy (2 Mart 2018). Refaat, Amin (Ed.). How to Understand the Holy Quran. 1st edition (İngilizce). Fathy, Ahmed tarafından çevrildi. Amin Refaat. 14 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2022.
^Rein Fernhout, Canonical Texts. Bearers of Absolute Authority. Bible, Koran, Veda, Tipitaka: A Phenomenological Study, Brill Rodopi, 1994, pp. 218-219
^Sidqi, Muhammad Tawfiq, Al-Islam huwa al-Qur'an wahdahu,al-Manar 9 (1906), 515; cited in Brown, Daniel W. (1996). Rethinking tradition in modern Islamic thought. Cambridge University Press. ss. 88-89. ISBN0521570778. 21 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2018.
^Musa, Aisha Y., Hadith as Scripture: Discussions on the Authority of Prophetic Traditions in Islam, Palgrave Macmillan, New York, 2008, p. 6.
^abSaid Amir Arjomand, Authority and Political Culture in Shi'ism, State University of New York Press, 1998, pp. 160-161 and 166-167
^Muhammad Nur Alkali; Abubakar Kawu Monguno; Ballama Shettima Mustafa (January 2012). Overview of Islamic actors in northern Nigeria(PDF). Nigeria Research Network. s. 16. 6 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF). Erişim tarihi: 1 Kasım 2015.