Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, Teşkilat-ı Esasiye Kanunundan bu yana Türkiye anayasasında yer alan, TBMM'de kürsünün arkasındaki duvarda tamamı büyük harflerle yazılı bulunan ve Türk milleti adına Türkiye'nin kuruluşunu ilan eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temel dayanağını oluşturan ilkedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 6. maddesi bu cümle ile başlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasında önderlik yapan Mustafa Kemal Atatürk'e ait “Hakimiyet bilâ kayd-u şart Milletindir.” sözünün günümüz Türkçesi ile söylenişidir. Türk Milleti olarak kullanılan ifadenin yerine kısaltmalı söyleyiş olarak kullanılan Milletindir ifadesi büyük harfle yazılır.[1] Atatürk ilke ve devrimleri olarak bilinen, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal egemenliğini sağlaması yolunda TBMM'nin yaptığı yasalar bu temel ilke üzerinden hareketle ortaya çıkmıştır.[2] AçıklamasıUlus (Arapça: ملة [millet]) egemenliğin tek meşru kaynağı ve sahibidir.[3] Egemenlik, bir topluluğun, bir devletin ülke üzerinde sahip olduğu tüm yetkilerdir, hür olmak, yetki sahibi olmak, hâkimiyet anlamlarına gelir. Bir milletin tam anlamıyla özgür ve bağımsız olabilmesi için ulusal egemenliğe sahip olması gerekir. Toplumda hiçbir kimse, hiçbir zümre, hiçbir sınıf ya da grup, doğrudan üstün emretme gücüne sahip olamaz. Toplumda üstün emretme gücünün tek kaynağı ve tek sahibi milletin kendisidir.[4] Millet iradesi, fertlerin iradelerinin bir araya gelmesinden ve kaynaşmasından oluşmaktadır. Millî egemenlik, milletin bölünmez iradesini temsil eder. M. Kemal Atatürk kayıtsız şartsız ifadesiyle ne kastedildiğini, Kayıtsız, şartsız tabiriyle belirtilen egemenliği, milletin üzerinde tutmak demek bu egemenliğin bir zerresini, sıfatı, ismi ne olursa olsun, hiçbir makama vermemek, verdirmemek demektir. şeklinde açıklamıştır.[5] Atatürk'ün bu konuda; Kuvvet birdir ve o milletindir.[6] ve Bugün bütün cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Millî Egemenlik.[7] sözleri de bulunmaktadır. Ortaya ÇıkışıMilletten alınan gücü esas kabûl eden ve Türk Milleti'nin bağımsızlık mücadelesine önderlik eden Mustafa Kemâl'e göre Kongreler ve Meclis demek, ulus demektir. Bu amaçla 1919'da Samsun'dan başlattığı halk hareketinin ardından gerçekleştirdiği Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile halkın birlikte mücadele iradesini Mustafa Kemâl filizlendirmiştir. 1919 Amasya Bildirisi ile ilân olunan, "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" parolası, Erzurum Kongresi'nde Sivas Kongresinde de benimsenmiş ve Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun temel dayanağı olmuştur. Bu ilke, niçin bağımsızlık savaşına girişildiği ve son durumun ne olduğu halka ve dünya kamuoyuna duyurmak için kurulan İrâde-i Milliye, Hâkimiyet-i Milliye gazetelerinin isimlerinde de yer aldı. Mustafa Kemâl'in Anadolu'da toplanmasını istemesine karşın, 12 Ocak 1920'de İstanbul'da toplanan Meclis, Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin esaslarını Mîsâk-ı Millî ilkesi doğrultusunda kabûl ve ilân etmiştir. Bu ilke 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılması ile hayata geçmiştir ve 20 Ocak 1921'de kabul edilen Teşkilât-ı Esasîye Kanunu ile resmiyet kazanmıştır. Günümüze Kadar Kullanım ve Yazım Şekli
KapsamıTürkiye Cumhuriyeti Devleti, ulusal sınırları içinde bir “ulus devlet”tir. Bu sınırlar, kurtuluş savaşının ardından “Misâk-ı Millî” ile tespit edilen vatan topraklarının bütününü ifade eder. Birinci Meclis'in temeli; “Müdafaa-i Hukuk”tur. Müdafaa-i Hukuk'un özü ise “Ulusal Egemenlik ve Tam Bağımsızlık”tır. Tam bağımsızlık, Kuvâ-yi Milliye anlayışı ile ruh bulur. “Ulusal Güçler” demek olan Kuvâ-yi Milliye ise, Türk Milleti'nin onurunu temsil eder.[4] Meclis Kürsüsü ArkasındaI. Meclis Binasıİstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk, 19 Mart 1920'de bir genelge yayınlayarak Ankara'da olağanüstü yetkilerle toplanacak meclise katılmak üzere her sancaktan 5 milletvekilinin seçilerek 15 gün içerisinde Ankara'ya gelmelerini istedi. Ayrıca İstanbul'daki tutuklanmayan eski mebusların seçime katılmadan Ankara'ya gelmelerini istedi. Ankara'nın o günkü şartları içinde Meclis'in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı. Bu çalışma sırasında Meclis Kürsüsü arkasına da “İşlerini istişare ile yürütürler” anlamına gelen Kur'an'ın Şûra sûresi 38. ayetinin birinci bölümü yer aldı. II. Meclis Binasıİkinci Meclis binası, 1923 yılında mimar Vedat Tek (1873-1942) tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası Mahfeli olarak tasarlanarak inşa edildi. Bu bina, birtakım değişikliklerden sonra II. TBMM binası olarak 18 Ekim 1924 tarihinde hizmete açıldı. 29 Ekim 1924'te Cumhuriyetin yıldönümü kutlanan ikinci binada 31 Ekim 1924'te ilk oturum yapıldı. Geçen süreçte insanların dini duygularının istismar edilmesinden dolayı devletin yönetim şeklini din temelli esaslardan kaldırma yolunu seçen Büyük Millet Meclisi, 3 Mart 1924'te halifeliği kaldırmıştı. 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanun ile de tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır. Bu kanun ile aynı gün Meclis kürsüsü arkasına Hattat Mehmed Hulusi Yazgan tarafından hazırlanmış olan “Hakimiyet Milletindir” levhası asılmıştır. Arap alfabesinin Osmanlı Türkçesine uyarlanmış şekli olan Osmanlı alfabesi ile hat şeklinde, günümüz Türkçesinin o günkü hali olan Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştır. 1 Kasım 1928 yılında Mecliste 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun"un kabul edilmesi ile o güne kadar kullanılan Osmanlı alfabesinin yerine, Latin alfabesinin Türkçeye uyarlanmış bir biçimi kabul edildi. Bu yenilik sonrasında “EGEMENLİK ULUSUNDUR” şeklinde yazıldı. III. Meclis Binası (Bugünkü bina)TBMM’nin hâlen çalışmalarını sürdürdüğü üçüncü binasının mimarı, başkent Ankara’daki pek çok Devlet yapısının da mimarı olan Avusturyalı Mimar Prof. Clemens Holzmeister (1886-1983)’dir. TBMM, 11 Ocak 1937’de çıkardığı bir yasayla, yirminci asrın mimari özelliklerine uygun ve abide niteliğinde yeni bir Parlamento binasının yapımı için proje yarışması açmayı kararlaştırdı. 14 projenin katıldığı yarışma, 28 Ocak 1938’de sona erdi ve sonuçta Atatürk’ün de beğendiği Clemens Holzmeister’in projesinin uygulanmasına karar verildi. Binanın inşasına 26 Ekim 1939’da dönemin Meclis Başkanı Abdülhalik Renda’nın attığı temelle başlandı. Binanın yapımına, zaman zaman yaşanan parasal sıkıntılar ve başlayan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, aralıklarla devam edilebildi. 1957’den sonra yapımı hızlandırılan yeni Meclis Binası, 6 Ocak 1961’de hizmete açıldı. Bugünkü Meclis binasında kürsü arkasında “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” şeklinde yazmaktadır. Kaynakça
Information related to Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir |